NAZ büyüyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Third Birthday tickers

5 Nisan 2013 Cuma

Benim Anneliğim

6 aydır blog yazmam ve yazanları okumamdan dolayı az da olsa bir tecrübe edindiğimi düşünürek tekrar anne oluşumu ve hissettiklerimi, duygularımı yazma gereği duyuyorum bu yazımda.
1 hafta sonra Naz tam onaltı aylık olacak bu da onaltı aydır anneyim demek oluyor. Esasında ONALTI söylerken uzun, düşünürken ışık hızı gibi kısa benim için! Hep bir kaygı, koşturmaca, yürek erintisi, duygu geçişleri ile geçti sanki. Düşününce anlatacak çok şey var ama yazmak isteyince sanki düğüm düğüm oluyor kalemim çıkmıyor kelimeler ağzımdan.
Öncelikle annelik bana, hamile olduğumu öğrendiğim (30,05,2011) o ilk günden bu yana çok yoğun duygular yaşamış, çok hızlı duygu geçişleri içinde gidip gelmiş ruh halimi, bir türlü bu durumları unutamayan yürek çırpıntılarımı, o günkü kaygı ve tasalarımı hatırlatıyor. Yok yok kötü şeylerden bahsetmicem, bunlar geldi geçti, sonuç dünyalar güzeli kızım prensesim oldu bende onun annesi..
Herşeyimizi karmakarışık yaşadık. Hamile olduğumu öğrendiğim ertesi günü kanamayla başladı o mucizevi hamilelik. Sürekli doktor, tahliller ve kan verme. Kollar delik deşik , moral sıfır. Doktor ilk şiddetli kanamamda belki düşmüştür ya da düşmek üzere dedi. Ama ben o şiddetli kanamalardan tam 4 defa geçirdim ve benim bebeğim hala ordaydı. Canım yavrum sen ne kadar istediysen bu hayata tutunup yaşamayı işte bende onun on katı istedim seni. İnsan o anda hiç kendinden yana korkmuyor, her türlü muayene, iğne, tahlil vız geliyor. Beklemek yormuştu ruhumu, kalbimi, haftalarca süren kanamadan sonra anlaşıldıki bizim ufaklık çok güçlü bir savaşçı ve savaşı kazandı. Ama tabi ben bu 5 ay içinde  bebeğim olacak diye bir gün hayal kuruyorsam, ertesi gün ağlıyorum ya kaybedersem diye, sonraki gün gülüyorum inanıyorum bebeğime, ama yine bir kanama ve yığılıp kalıyorum olduğum yere. Çok zordu. Ama mucize güçlü ve kuvvetliydi, doktorum her büyük kanamada hastaneye yatmam gerektiğini söylüyordu bu durum çok canımı sıkıyordu ve doktorumu değiştirdim. Çok konuşmayan ama öz ve net konuşan ama işin özünü anlatan, çok soğuk görünmesine rağmen güven veren bir doktora başladım. Dediki korkma düşecekse yapacak birşeyimiz yok ama yaşayacaksa 9 ay boyunca bile kanamalı geçiren hastalarım var demişti. İçim rahatlamıştı nedense çünkü ilk doktorum kaç senedir bu mesleği yapıyorum böyle şiddetli kanamalar geçirip düşük yapmayan bir hastam olmadı, senin gibisi yok demişti. Bu beni korkutmuştu çok. Neyseki artık kanamalardan korkmaz oldum ve her seferinde bebeğimin orda olduğunu, benimle olduğunu biliyordum. Hiç bitmeyecek gibi gelmişti ama 5 aylık hamileyken bitti. İnanamamıştım. Çok ama çok sevindim işte o gün bebeğimi damarlarımın içindeki kanın her zerresinde hissettim, işte o gün ben anne oldum sanki , yeniden doğdum, prensesim için hayaller kurmaya başladım. Rüyalarımda sevdim onu, büyüttüm, emzirdim. Çok güzeldi.
Ama tabi bu güzellik uzun sürmedi kanamaların bittiğinin akabinde mide bulantıları, çok kötüydü. Neyse onu da atlattım derken 29. haftada başlayan safra kesesi sıkışmasından kaynaklanan şiddetli ağrı, sırt ağrıları beni benden aldı. Sürekli sağ göğsümün altında yanan, ağrıyan bir nokta. Ağrı kesici falan işe yaramıyor, her dakika ağrı orda sadece uzanınca geçiyor. Artık işden izin alıp eve çıkmanın zamanı geldi derken bir akşam olanlarlar oldu. 32+3 günlük bebişim , ben ve eşim akşam yemeğimizi yedik. Eşim komşuya gimiş, bende koltukda uzanıp tv izliyor, o gece gelecek abimi bekliyordum. Herşey yolunda görünüyordu fakat ufaklık çok hareketliydi. Uzanırken bir sıcaklık hissettim, sanırım ufaklık büyüdüğünden artık idrarımı kaçıyorum sandım. Çamaşırlarımı değiştirip tekrar uzandım. Ama bu defa daha fazla bir sıcaklık hissettim, daha doktara bir gün önce gitmiştim erken doğum riski yok demişti ve daha bebeğimin dünyaya gelmesi için çok ama çok erken olmasından suyumun geleceği hiç ama hiç aklıma gelmiyordu. Artık fazlalaşınca bu sıcaklık önce eşimi çağırdım, annemi, doktoru aradık ve benim bebeğimin doğacağından haberim olmadan yola düştük, hastane yolunda giderken bana bir iğne yaparlar ilaç verirler tekrar eve döneriz diye düşüne düşüne gittim, eşim sağolsun söylemedi bana panik yapmayayım diye ama hastanede herkesden ayrılıp odada nöbetçi doktorla başbaşa kalınca öğrenmem şok etkisi yarattı sabaha kadar gözyaşlarım dinmedi. Tek başıma 48 saat boyunca, kocaman bir odada tek başına duran yatakda yatıp karşımdaki saate bakıp dakikaları saymak ve dua etmekden başka çarem yoktu. Enfeksiyondan dolayı plesantanın yırtıldığını ve su kaybettiğimi bu saatden sonra bebeği orda tutamayacaklarını 48 saat boyunca serum, antibiyotik ve bebeğin ciğerlerinin gelişmesi için iğne olacağımı söylediler. 48 saatin sonunda hiç beklemeden doğumun gerçekleşmesi gerekiyormuş, bebek nst de sorunlu değil ama doğunca ne olacağı bilinmiyor. Ne ağladım , ne ağladım hatırlamıyorum. O 48 saat boyunca ailemden kimseyi almadılar içeri, cep telefonu yasak resmen kabus gibi. Ne kadar saçma bir uygulama. O anda ihtiyaç duyduğum tek şey eşim ve ailemdi. Herkes kapıda ben içeride ağladım ağladım. 48 saat boyunca oldukça su kaybı oldu sadece bebeğin kafası suyun içindeydi. Hemen suni sancı verip normal doğum yaptıracaklarını söylediler . Normal doğumu duyar duymaz aklım başımdan gitti. 1600 kilo küçücük bir bebek doğuracaktım , sağlığı ne kadar iyi olacak belli değil ve bana normal doğumu diretiyorlardı. Herhangibir sancı ve açılma yoktu o yüzden ne kadar süreciğini bilmediğimiz suni sancılarla ve epiduralsiz normal doğum yapacakmışım. Üniversite hastanesindeydik ve devlete bağlı olduğundan normal doğumda epidural yapılması yasakdı. Direttim,resmen kavga ettim. Gününden önce gelen bu küçücük bebeği  nasıl normal doğmasına izin verip risk alıyorsunuz dedim? ben almıyorum o riski ve başka hastaneyede gitmiyorum beni burda sezeryanla doğurtacaksınız dedim. Kavga büyüdü. Başhekim arandı. O da benim söylediklerimi onayladı ve sezeryanla derhal doğum yaptırılsın dedi. Oh şükür, o küçücük bebeğim dünyaya gelmek için bu kadar savaştı bende onun yaşaması için savaşacaktım, pes etmedim. Hemen sezeryan için hazırladılar beni. Eşimi gördüm koridorda, tuttum ellerini , korktum mu bilmiyorum ama kendim için değil bebeğim için korktum. Umarım herşey yolunda gidecek ve bebeğim yaşayacaktı. Öyle çaresiz, korku dolu, yaşlı gözlerle baktım son kez sevdiğime ve gittik ,küçük bebeğim ve ben ameliyathaneye.
Malesef orda da bir talihsizlik yine bana denk geldi. Epidural iğne yapıldı, bir sıcaklık oldu ve belden aşağısı hissedemiyor vaziyetde ama az da olsa sağ ayağım kaplumbağa hızında oynuyordu ameliyata başlerken, neyse buna rağmen ameliyat başladı. Ben çıktımı bebeğim , çıktımı diye sorarken karnımın sağ tarafında 'kırkt' diye kesilirken o hissediğim ağrı çığlık çığlığa bağırmama neden oldu. Herkes telaşlandı hemen narkoz ve gerisi karanlık. Söylemiştim ama onlara azcık ama azcıkda olsa oynatıyorum ayağımı, hissediyorum diye. Neyse bu talihsizlik bebeğimin doğduğu anı göremememe neden oldu. Çok üzüldüm uyanınca. Bebeğim doğar doğmaz çok ağlamış ve morarmış. %90 nefes alabiliyormuş. Hemen küveze alınmış ve oksijen makinesine bağlanmış. Bense odaya.
Gerisini biliyorsunuz 26 gün yavrumdan ayrı geçen küvez maceralarımız ve Naz' ın eve geldiği o muhteşem gün. Hamilelik esnasında herşey tamam ama bu erken doğum ve bebeğimi küvezde 26 gün görememem çok büyük ruh bozukluğu yaratmıştı bende ama yinede ayakta durmalı Naz'ın dönüşü ve sonrası için güçlü olmalıydım. İşte o gün Naz evine , biz Naz' a kavuştuğumuz günden sonra bizim ailede osmanlı gibi lale devri yaşandı tam anlamıyla. Çok büyük mutlulukdu. Gündüzleri annemle birlikte baktım bebeğime, geceleri ben baktım. Harika günlerdi, her anne gibi uykusuzluk üstüne tuz biber olup ben bende değilken bile şikayet etmedim çünkü kuzucuğum sağlıklıydı.
Bu saadet de uzun sürmeden işe başlamak zorunda kalışım, geceleri uykusuz, sabahları iş derken 6 aylık olmuştu bile ama kuzuma hiç doyamıyordum . Annem bakmasına rağmen aklım hep boncuğumdaydı. Yedimi, içtimi, uyudumu?? Annem sağolsun 6 ay kaldı izmirde yanımızda, ara sıra babamın gelmesiyle şenlenen evimizde çok güzel günler geçirdik ama annemin evi memleti var, abim var. Kalbi orda, aklı bizde olmuyordu ve en sonunda hepimiz Bodrum a taşındık. Taşınma esnasında meleğimden, boncuğumdan 1 ay ayrı kalmak zorunda kaldım. Geceleri uyanıp kirli çamaşırlarını, yastıklarını kokladım. Çok zor bir yaz daha geçirdikden sonra bebeğim 1 yaşına gelmişti bile ki ben bu kadar sıkıntıda nasıl bir sene geçti, nasıl büyüdü anlamadım.
Naz doğmadan önce yoktu böyle bişey nerde akşam orda sabah. Hayatımız elbet yine düzenliydi ama istediğimiz zaman istediğimiz yerdeydik. Belki benim bu kadar sıkıntıyı çekmem, belkide düzeni sevme hastalığım yüzünden Naz la akşamları bir yere gitmemeye çalışıyorum. Yatağında uyusun, evinde bizimle vakit geçirsin istiyorum. Hemde tüm gün bebeğimi görmüyorum kimse olmadan evimizde başbaşa kaliteli vakit geçirelim diye çoğunlukla hep evdeyim. Uyurken koynumdan ayırmak istemiyorum. Kokusunu duymadan bir gece geçirmek istemiyorum , çünkü ben onu çok bekledim, çok sabrettim, çok sıkıntı çektim, çektik ve çalışıyor olmak bana kuzucuğuma yaptığım büyük bir haksızlık gibi geldiğinden her akşamımı kızıma ayırıyorum. Bazen üst katda oturan annem yanımda uyusun dediği geceler bile göndermek istemiyorum. Doyamadım ben kuzuma, hasreti hep içimde sanki, yanımdayken bile doyamıyorum. Allah'ım bu nasıl bir duyguysa yapıştırsam göğsüme kızımı ve her yere birlikte gitsek, her şeyi birlikte yapsak hiç ayrılmasak gibi benim için annelik. Bıktığım, yorulduğum zamanlarda çok oldu ama imdadıma hep ŞÜKÜR kelimesi yetişti. Şükür ki, kızım olmayabilirdi de, allah korusun sağlığı bozuk olabilirdi de , neler neler geliyor aklıma ve binlerce şükür diyerek sarılıyorum bebeğime.
Annelik içimde kalbimin ta içinde sızlayan, kötüsü olunca zangır zangır heryerimi titreten, iyisi olunca 32 dişimin görünerek güldüğüm ama her defasında melek gibi yüzüne bakınca allahım ne büyük bir mucize dediğim minik kuzumun varlığı işte annelik, benim hayatım bundan ibaret. Geri kalan hayat meselelerini takmaz düşünmez olduğum, kimsenin dediğini duymaz görmez olduğum, kendi kabuğumda kızımdan başka bir şey umurumda bile olmadığı bir hayat meğerse ne güzel bir hayatmış. Meğer evlat sahibi olmak hem ne güzel, hem ne zor, hem eğlenceli, hem yürek erintisi, hem iç sızısıymış.
Annem benim canım annem , anne olunca anlarsın dediğin o zamanlar varya gülüp geçerdim ama şimdi anne olunca anladım ne değerli ne kıymetli bir görevmiş meğerse annelik.
Canım kızım sen hayatımda olmasaymışın, varlığın olmadan nasıl yaşarmışım ben?
Sevgiler

7 yorum:

  1. Ayy Hilacim ne kadar güzel bir yazı bu!!Ne kadar içten,ne kadar yoğun canım benim.Gerçekten çok zor günler yaşamışsın,sadece kanamalar bile yeter ruh halinin bozulmasına ki sen daha üstüne birçok zorluk geçirmişsin canım;ama Allah meleğini sana bağışlamış.Ah nasıl becerememişler epidurali,canın kimbilir ne kadar yandı,çok üzüldüm:((Geçti gitti hepsi bak,hergünün öncekinden güzel olsun güzel kızınla canım.Hikayen senin gibi durumda olan anne adaylarına umut olacak:)Çok öpüyorum:)

    YanıtlaSil
  2. Ayy Hilacim ne kadar güzel bir yazı bu!!Ne kadar içten,ne kadar yoğun canım benim.Gerçekten çok zor günler yaşamışsın,sadece kanamalar bile yeter ruh halinin bozulmasına ki sen daha üstüne birçok zorluk geçirmişsin canım;ama Allah meleğini sana bağışlamış.Ah nasıl becerememişler epidurali,canın kimbilir ne kadar yandı,çok üzüldüm:((Geçti gitti hepsi bak,hergünün öncekinden güzel olsun güzel kızınla canım.Hikayen senin gibi durumda olan anne adaylarına umut olacak:)Çok öpüyorum:)

    YanıtlaSil
  3. canım benim çok güzel anlatmışsın duygularını,herkesin evladı kıymetli tabi ama bizimkiler dahamı kıymetli bilemedim zorluklarla elimize aldık heralde bundan :))Allah hepsine uzun sağlıklı ömürler versin ,görüp göreceğimiz bu kadar olsun Allahın izniyle çok öptüm..

    YanıtlaSil
  4. tubacım çok teşekkür ederim, beğendiğine sevindim, içimde işte bu duygular hep çok yoğun ama arada böyle dışarı çıkıyor. zordu bitti ama dediğin gibi benim durumumu yaşayanlar için umut olsun ışık olsun yazdıklarım inşallah. çok öptüm seni.

    YanıtlaSil
  5. esracım dediğin doğru galiba herkesin evlad kıymetlide biz onların yüzüne bakarken hep bir yürek sızısıyla bakıyoruz ya o yüzden bu kadar kıymetli herhalde. amin canım hepimizin evladına uzun sağlıklı ömürler versin inş.

    YanıtlaSil
  6. Ağlattın beni,yazını işyerimde okudum ve kendimi tutamadım.
    sağlıkla,sevgiyle büyüt kuzunu,Allah esirgesin tüm yavruları...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. amin ferdacım, bende aklıma gelince hala ağlıyorum ama nazımın dah akarnımdayken bile olan azmini hatırlayınca gülüyorum hayata yeniden. sevgilerde benden sana ve kızına.

    YanıtlaSil

Hayat paylaştıkça güzel.Siz de fikrinizi yazın ve paylaşın :)