NAZ büyüyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Third Birthday tickers

26 Şubat 2013 Salı

zorlu 15. ayımız

Naz 15. ayının içinde evet ama nasıl bir ay geçiriyoruz anlatamam. Tam 1 aydır düzensiz uyku saatleri hem Naz'ın sinirlerini, hem de fazlasıyla bizlerin sinirlerini bozmuş durumda.
Gece kaçta yattığı, sabah kaçta kalktığı, öğlen kaçta yatıp kaç saat uyuduğu kesinlikle belli değil. Her gece uyutmak için neler yapıyorum neler, ama yok! masal, ninni, süt, ayakda sallamak hiçbirisi işe yaramıyor. Bir türlü düzene girmiyor. Geçen gün karar aldım uyusada uyumasada aynı saatde yatağa götüreyim diye niyetlendim ve bir gece götürebildim aman allahım o ne ağlamak ne ağlamak resmen sesi kısıldı. Mecbur salona geri gittik. Zafer gülüşüyle giriyor salona, esasında pes etmemek lazım ama bazen babası niye ağlatıyorsun bu kadar diye geliyor bazende ben dayanamıyorum onun ağlamasına bazende içerde misafir oluyor onların sesini duydukça o uyku moduna geçmek istemiyor. Halbuki biliyorum uykusuzlukdan gözleri kapanıyor ama sonuna kadar direniyor.
Çok hareketli ve sinirli. Bir bakmışsın orda bir bakmışsın ayağının altında ama hep paçanda. Asla bırakmıyor ben nereye o oraya asla tv izleyeyim, oyuncaklarımla oynayayım demiyor. Her dakika yeni bir oyun ya da oyuncak bulmaya çalışıyorum. Evdeki herşey oyuncak olabiliyor. İlginç bir kemer, tokalarım, cımbızım, aynam, tarağım, çantam, cüzdanım, telefon...vs..Yeterki oyalansın ve mızık mızık ağlamasın diye ne bulusak zararsız herşeyi veriyorum eline ama maksimum 10 dk. On dakika sonra başka bişey bulmam lazım yoksa tv ye gidiyor direk vuruyor ya da nerdeyse gözlerini yapıştırıp tv izliyor. Reklamlar ilgisini çekiyor ama 3-5 reklam ancak izliyor, tabi yine sıkılıyor.
Bu ara evde sürekli kaos ortamı var, bazen sinirlerime hakim olamıyorum çok stres yapıyorum sanırım Naz stresimi anlayınca hepden çığrından çıkıyor. Herşeyimiz kriz. Yemek yiyecek ama asla mama sandalyesinde değil kucağımda ve kendisi yiyecek. Yok aslında beceremiyor yemeği sadece elindeki çatal/kaşıkla kurcalıyor tabağını içinden alıp masaya döküyor, döktüklerini mıncıklıyor. Ben tutuyorum ağzına, ben yediriyorum, o oyun oynuyor. Yemek saatleri işkence saatine döndü. Çok az yiyor her zamanki gibi iştah konusunda değişiklik yok. Sabah kahvaltı yapmıyor. Yaptığımız karışık kahvaltı mamasını yemiyor artık asla, gördüğü anda kaçıyor. Bizimle kahvaltıya oturuyor ama ne peynir, ne yumurta, ne bal hiç birinden yemeden kalkıyor. Biraz kuru ekmek ,biraz kraker atıştırıyor, sonra öğlene çok acıkıyor tabiki öğle çorbasını ya da yemeğini bitiriyor. Uykudan uyanıncada şöyle-böyle azdenmiyecek kadar kek, börek, yoğurt yiyor akşam bizimle tekrar sofraya oturuyor ama çok az yiyor. Sonra gece muhallebisi yapıyorum bazen hepsini yiyor, bazen ağzına bile sürmüyor.
Yemek işimiz hala zor , buna uyku sorunumuz eklenince herşey içinden çıkılmaz bir hal aldı. Naz da uykusunu kaliteli ve yeteri kadar uyuyamadığı için çok sinirli , herşeye sinirleniyor. Telefon tuş kilidini açmadık diye ıghhh ıgghhh titriyor sıkıyor kendini ellerinide yumruk yapıyor nasıl sinir anlatamam. Yazın sahilde kuma, toprağa bırakıcam çocuğumu sinirlerini alsın azcık :) Örneğin masanın altına giriyor sandelyenin ayağından geri çıkamıyor çığlık atıyor. Kucağına alıyorsun ağlıyor, bırakıyorsun ağlamaya devam ediyor. Ne yapsak mutsuz. Sadece sürekli Nazla oynarsak mutlu oluyor. O kaçacak biz yakalıcaz, biz saklanıcaz o bizi bulacak ve ceee diyeceğiz. Ya da sürekli komşulara gezmeye gidecek. Ancak böyle mutlu oluyor.
Sabah 9-10-11 kaçta kalkacağı belli olmuyor, hatta 10 u geçince annem uyandırmaya gidiyor ama o kucağında uyumaya devam ediyormuş. Geç kalktığı için öğlen geç yatıyor ve kısa uyuyor 1,5,2 saat uyuyup uyanıyor. Gece de yatmak bilmiyor. Bende yoruluyorum geceleri kalkıp bakamıyorum, ağlarsa ancak kalkıyorum. Uyumadığı zamanlar bırakıyorum ortamızda oynaya oynaya dalıyor ama çooook uzun sürüyor. Geçen gece hatta 12,30 du dayanamadım uyumuşum bekleyemedim zilliyi o da bir ara sızmış kalmış ortamızda ama nasıl olacak böyle düzene girecekmi böyle hırçın, uykusuz günler devam edecekmi merak içindeyim.
Bu arada kendi yaşındaki bebeklerle geçinemediğini öğrendik. İyi de oldu. pazar günü hiç bir iş yapmadan öğlen 12 gibi aldım nazı dışarıya parka gittik. Öylece bıraktım evi her yer dağınık, boşver dedim kendi kendime havanın güzelliğinin tadını çıkar. Öğle yemeğini parkda yedi sonra biraz kaydırakdan kaydırdım bayıldı, salıncağa binince inmek istemedi. Igghhh diyo bir ileri bir geri vücut diliyle durdurma salıncağı salla beni diyo, neyse biraz daha biraz daha salladım. Yanımızda çocuğunu sallayan bayan ooo dedi kaç aylık kızınız 14,5 aylık dedim , çok erken başlamış inatlaşmaya istediklerini yaptırmaya dedi :( Onun kızı 3,5 yaşındaymış benim kızım 2,5 yaşıan kadar bizim sözümüzden pek çıkmazdı, 2,5 yaşından sonra başladı kendi kişiliğini ve isteklerini yaptırmaya dedi. Hani biraz moralim bozuldu şimdiden benim kızım böyleyse ilerde ne olacak?
Neyse baban bekliyor falan deyip çıktık parkdan, eşimle buluştuk hala uyumamaya inatlaşıyordu aldım kucağıma biraz ninni biraz salladım uyudu yatırdık arabasına, bizde rahat rahat kahvelerimizi içtik, oturduk uyanana kadar güzel havanın tadını çıkardık. Sonra arkadaşlarla buluşup bize gittik. Onlarında Naz dan 3 ay küçük bir erkek bebekleri var. Oturtdu annesi ortaya Naz' ın oyuncaklarıyla hiç sesi çıkmadan oynadı ama bizimki dururmu çocuğun elinden oyuncağı almaya çalışmalar, yok tokat atmalar, kıskandı resmen, o nereye giderse peşinden gitti rahat vermedi çocuğa bende sinirlendim, gerildim annem sağolsun aldı götürdü. Misafirler gidince almaya gittim fakat yeni uyudu dedi annem alma bence kalsın zor uyuttum dedi. Naz kaldı o gece annemde ama ben gece yatarken yastıklarını , kıyafetlerini kokladım kuzucuğun canım yavrum ne yaparsan yap yanındayım, çok seviyorum seni.
Sevgiler

18 Şubat 2013 Pazartesi

ah bu oyuncaklar...

Çok nazlı , meraklı, cadı, sinirli, ağlarcı, inatçı, hırslı ama dünyalar güzeli kızım 15. ayının içinde. Hala konuşmuyor herkese BA BA diyor. ANNE, ANNE..tekrarlıyorum, dinliyor , izliyor ağzımı ve ağzından çıkan kelime BA BA oluyor. Atıcam kendimi yüksekden aşağı. Babası işden gelince sarılıyor ona dakikalarca, şımarıyor, cilveler yapıyor. Ben işden gelince gülümsüyor ben öpüp okşuyorum sonra yine hayatına devam ediyor. Yani bu aralar baba meraklısı. Geceleri babasıyla uyuyor, mazallah ben ortalarına geçsem, gecenin bir yarısı üstümden atlayıp babasının koynuna giriyor. Ben gece gece noluyoruz derken biraz içerlemiyor değilim hani :( Acaba beni sevmiyormu, fazla ilgi göstermiyorummu, az mı vakit geçiriyorum kızımla diye bir sürü saçma sapan şeyler düşünüyorum ama sonra saçmalama hilal , babası hiç bir şey yapmıyor yinede ona bayılıyor, yine bir geçiş dönemidir deyip avutuyorum kendimi.
Şunları yazmadan geçemicem. Dedimya huyları değişti diye, değişmeye ve öğrenmeye devam ediyor benim pıtırcığım. BA BA ve DE DE kelimelerine , HAV HAV ı da ekledik bu ara. Diğerlerini henüz söyleyemiyor ama söylemeye çalışıyor. Ayrıca herşeye cevap veriyor kafasını sallayarak.
BEN : Naz yumurta yermisin annecim?
NAZ : bir sağa bir sola kafa sallıyor yani HAYIR
BEN : Naz ekmeğe çikolata süreyim mi? Yermisin?
NAZ: Bir öne bir arkaya sallıyor hı hı yani EVET diyor.
Sormuduğumuz çoğu şeye kafasıyla cevap veriyor.
BEN : Naz hadi çıkartalım annecim üstünü banyo zamanı
NAZ: Emm , eeee diye ağlar ve kaçarr :)
Nefret ediyor banyo yapmakdan, çıkana kadar katılıyor ağlamakdan. Ne yaptıysam olmadı oyuncak, küvet, oturak hiç bir şey fayda etmiyor.
Sürekli kalabalık istiyor, eğer ki evde yalnızsan mız mızda mız mız hiç mutlu olmuyor. Bir oynuyor , bir ağlıyor. Çok ağlarcı. Herşeye ağlıyor.
Gelelim oyuncaklara ..Annemle, babamın artık bu çocuğa oyuncak alma diye bağırışlarına göz yumarak yine gittim oyuncakcıya. Sanırım hep gidicem :)
Gönlüme göre oynayabileceği şeyleri topladım geldim ama bir dahaki sefere onu da götürücem :) Getirdim eve ve yine şöyle bir baktı oyuncaklara sonra hop attı köşeye. Oyuncakları bizimle oturup oynarsa sorun yok ama kendi kendine asla 5 dk dan fazla vakit geçirmiyor!
Evet biliyorum aşağıdaki kitap 2,5-3  yaş için ama benim ilgimi şu yandaki müzik kutucukları çekti, resme basıyorsun o resmin sesi çıkıyor ama Naz' ın ilgisini hiç çekmedi. Hem ileriye şimiden yatırım hemde resimlere basıp , sesleri dinlemesi hoşuna gider demişdim ama olmadı. Hiç bakmadı bile.

Legoları sevdi desek yalan olmaz ama bizimle oynaması lazım . Apartman yapıyoruz, o izliyor ve bozuyor hoşuna gidiyor. Ama en fazla 15 dk oyalayabiliyoruz bu legolarla da...

                                                
İç içe geçen renli küpler. Matruşka gibi . Yanda ki komşumuzun matruşkasını çok seviyor, her gittiğimizde oynuyor diye bunu aldım ama o yine en fazla 10 dk oyalanıyor bununla. Hatta tek başınaysa hiç oynamıyor.
İşte Naz'ın sevdiği oyuncak. Okey taşları. Saatlerce oynuyor bunlarla. Ordan oraya taşıyor, ıstakaya dizmeye çalışıyor, bayılıyor kısacası okey taşlarına.
Bu bebek benim ortaokuldayken ev ekonomisi dersinde ördüğüm bir oyuncaktı.
Naz' a geçenlerde konuşan, ağlayan , sarı saçlı güzel bir bebek hediye gelmesine rağmen o benim ördüğüm bu bebeğe bayılıyor. Diğer bebeğin saçlarını tek tek kopartıyor ama bunu alıyor ee eee diye kucağında sallıyor.
Bakalım bu ara 11-12 den önce uyumuyor. İstediği şey için sonuna kadar direniyor ve sonuçta onun istediği oluyor. Özellikle uyku. Kendi istediği saatden önce asla uyumuyor. ne yaparsan faydasız. Hani o gördüğümüz istediği olmayınca kendini yerden yere atarak ağlayan çocuklar varya Naz da aynı sayılır. Saatlerce ağlıyor susmuyor. Ağlamayı huy edindi. Evde sürekli bir kaos ortamı var. Naz yapma dur sesleri ve inadına yapıp beni bazen çileden çıkaran, oyuncakla oynamayan, sürekli gezmek isteyen meraklı, benimse hep ay şu çocuğa bak nasıl kendini atıyor yerlere, anne-babası ne sabırlı dediğim çocuk modelinde bir çocuk yetiştiriyorum. Ama şunada inanıyorum , hepimiz çocukduk kimimiz uslu, kimimiz yaramaz, kimisi sus pus, kimisi cır cır konuşan yada inatçı ama sonuçta bir birey olunca çocukluğundaki gibi olmuyor kimse. Yani ben bebekken ya da çocukken ne olursam olayım yine şimdiki Hilal olurdum herhalde diye düşünüyorum.
Benim kuzucukda böyle böyle büyüyecek fazla kasmıyorum kendimi, herşeyi oluruna bıraktım sevgiyi, saygıyı öğrensin, terbiyeli , ahlaklı olsun en önemlisi sağlıklı ve huzurlu olsun bende onun hep yanında olayım yeter!
Sevgiler

13 Şubat 2013 Çarşamba

ilk adım ayakkabımız...



İlk adım ayakkabımız ta tammm huzurlarınızda. Nedense Naz' a alınan herşeye çocuklar gibi ben seviniyorum Naz' ın yerine. Zaten kuzucuğum pek bişi anlamıyor desem biraz hakkını yemiş olurum çünkü yeni giydirdiğim herşeyi inceliyor. Hele kollarını uzatıp bir sağa bir sola döndürerek ve üstündekini çekiştirerek inceleyişi var ki ısırmaya doyamazsın.
Ay ne heyacan yaptım ilk ayakkabılarını alıcaz diye. Gittik eşimle aldık döndük. Ben de eşimde fazla üstünde durmayı, dükkan dükkan gezmeyi pek sevmiyoruz. Her zaman gittiğimiz 2 dükkan var Naz için, ilkine girdik numara bulamadık 2. sinde aşağıdaki kırmızı papuçlarımızı bulduk ve indirime denk geldik uygun fiyata aldık. 75 tl den 45 tl ye düşmüş. Çok beğendik. Kırmızı deri yumuşacık altıda öyle ayakkabının çok esnek, içide ortapedikmiş. Evde dolaşırken giydirmiyorum. Komşuya, çarşıya, pazara giderken hem sıcak tutsun hem de alışsın diye. Zaten dışarı çıkarken montunu ve beresini giymesi gerektiğini çok iyi bilen, dışarı çıkalım diye giydirmemiz için tutup sürekli montunu getiren bebişim artık ayakkabısız dışarı çıkılmayacağını anlasın diye alıştırmak istiyorum. Zira hala ayakları çok güçsüz , elinden bile tutsak sarhoş gibi yürüyor, henüz yürümeye hiç niyeti yok gibi ama ayakda durmaya çok hırslı yakındır onuda başaracak.


19 numara aldım ama yinede büyük geldi.Nazın boyu uzun ama ayakları mini mini pek kibar :)
Olsun az büyük gelsin. Zira küçük ya da tam üstüne göre aldığım herşey için annemden çok azar işitiyorum . Çocuk bu çabuk büyür neden üstüne göre alıyorsun azcık büyük al diye kızıyor. Bende ne gerek var anne yine alırız diyorum ama bu aralar hak vermeye başladım severek aldığım ve dünya para verdiğim şeyler çok giymeden küçüldü. Neymiş anneler her zaman haklıdır, büyük sözü dinlemek lazım :)
Esasında heryeri kapalı olsun istedim ama numarası ve rengi yoktu. Dışarıda ayaklarını sarsın üşümesin patileri diye ama sonradan düşündüm de yürümüyor ki yağmurda karda kışda dolaşmıyor ki dedim ve bir kez daha içime sindi bu papuçlar.

Hemen ertesi gün giydik papuçlarımızı .Hadi bakalım Naz hayırlı olsun , ilk adımın çok severek, hevesle aldığımız bu minik papuçlarla olsun.
Canım Kızım benim
Sevgiler

11 Şubat 2013 Pazartesi

izmir ziyaretimiz

Naz' ın hastalığı araya girince hep gecikmeli yazıyorum yazılarımı. Yine ben izindeyken Naz'ın trombosit değerleri için 9 eylüle hastanesine gittiğimizde babanemizde kaldık ve tesadüf babanemizin doğum günüydü.
Halamız, kuzeni, dedemiz ve babanemiz çok özlemişler Naz'ı hasret giderdiler 2 gün. Doğum gününü kutladık babanenin. Naz pek bi mutluydu. Tabi bizde.

Fotoğraflar aşağıda. İyi ki doğdun babanne, nice senelere.
Sevgiler





8 Şubat 2013 Cuma

Mutluluk...

Mutluyuz çok şükür. Kuzucuğumun trombosit değeri hala yüksek ama araştırmalarda ve tahlillerde herhangi bir ciddi bir hastalığa rastlanmadı, herşey temiz binlerce şükür. Doktorumuz ayda bir kan tahlilimizi yaptırmamızı ve takip edileneceğini söyledi.
Sıkıntılı günler geride kaldı gibi görünüyor. Allahım nerde varsa herkesin evladına sağlık versin, hastalara en kısa zamanda şifa versin, evlatlarımızla bizi sınamasın.
Evladım oldukdan sonra anladım mutluluk denen şeyin ne kadar basit şeylerden olduğunu. Şükür etmek bile inanılmaz mutluluk veriyor bana. Elde etmişim ki şükür ediyorum diyorum ve buna seviniyorum.
Evladımın ufacık bir gülüşüne mutlu oluyorum . Eşim akşam eve geliyor, oh şükür sağlıkla geldi evine diye bile mutlu oluyorum . Babamın her sabah günaydın diye aramasına, annemin mis gibi yemek kokularıyla hoşgeldin kızım demesine mutlu oluyorum. Oluyorum işte..... Meğer mutlu olmak ne kadar basitmiş.
Herkese güzel ve mutlu günler...

6 Şubat 2013 Çarşamba

tatilden güneşli bir gün..


Bugün hava kapalı , yağmur ha yağdı ha yağacak ama sıcak montsuz gezilecek sıcaklıkda hemde Bodrum da hava. Biraz melonkolik olurum ben böyle havalarda. Eskileri, yenileri, geleceği, dünü, bugünü, aklıma ne geldiyse düşünür de düşünürüm. Bugün sabah Naz' ı yine kontrole götürdüm ultrason çekildi karnından, çok şükür anormal hiç birşey yok. Trombosit 809 çıktı yine yüksek öğleden sonra 9 eylüldeki doktorumuzu arayacağım. Bakalım ne diyecekler? Havanın karamsar olmasına inat doktor kötü, karamsar şeyler söylemeyecek, inanıyorum buna. Bunları düşünürken, havada üstüme üstüme kararınca dedim ki tatilde kızımla geçirdiğimiz güzel , güneşli bir Bodrum gününü yazayım , biraz havamız değişsin

13 ocak bir pazar günüydü. Sanki bana tatile hoşgeldin güneşiydi. Babamız yoğun bu ara, pazar olmasına rağmen işteydi,bizde kızımla güneşi kaçırmak istemedik attık kendimizi sokağa.
Naz park da oynadı, salıncağa bayıldı, kahkahalar attı etrafa. Aşağı inip parkda dolaşmak istedi ama annem dedim sen yürüyemiyorsun. İnşallah o zaman gelir, bol bol koşturursun parklarda :)

Sıkı sıkı tutdu salıncağın demirlerini, canı da kıymetli kendini garantiye alıyor.
yürüdük de yürüdük . Normalde çok sevmem yürümeyi ama kızımla herşey güzel, herşey başka
Oturduk sahil kenarında bir kahveye, ben orta şekerli kahvemi hüpürdetip, sigaramı tellendirirken Naz da meyve püresini yedi. Dışarı çıktığım zamanlarda genelde alıyorum bu kavonoz mamalarından. Naz bayılıyor sebze mamalarına ve meyve pürelerine ama kavonozlara evde yapılanlara HAYIR :)

Biraz oynadı gözlüğümle, çantamı karıştırdı ve sonunda yoruldu
Sütünü içti
O mis gibi havada ciğerlerine dolan bol bol oksijenin sayesinde anında uyudu.


Ben biraz daha yürüdüm, fotoğraf çekip manzarayı izledim
Bayılıyorum böyle güneşli günlerine memleketimin ama kış güneşine tabiki. Hafif soğuk, güneş kocaman sapsarı, deniz pırıl pırıl, hele denizin kokusu misdir mis, gitmez burnundan günlerce kokusu.
Hele bir de hafta sonu ise herkes sokakdadır. Sahilde kahvelerde çaylarını, kahvelerini yudumlayanlar, elele tutuşmuş genç, yaşlı sevgili ya da karı kocalar, çocuğunun elinden tutmuş parka getiren anne-babalar, geceden kalmış daha yeni ayılan gözlerini ovalaya ovalaya kahvaltı yapanlar, çokdan uyanmış güneşe karşı buz gibi birasını, çerezini önüne koymuş yudumlayanlar, güzel havayı görüp hemen güneşli bir yere kendini atmış hor hor, kaşına kaşına uyuyan sokak köpekleri, güzel havada yüzü gülen esnaf...Hepsi müthiş haz verir insana, o kış güneşinin açışı gibi insanların da, doğanın da açtığını, bir hayat kıpırttısı olduğunu anlatır sana herşey. Senin de için içine sığmaz eve girmek istmezsin.
Ama ben çok kalamadım, kuzuğu gelip yatağına yatırdım rahat rahat uyusun diye. Binlerce şükür bu günleri gösterene, sağlımızı verene, çok şükür evladımızı bize verene, çok şükür bu güzellikleri gösterine.
Çok şükür
Sevgiler

4 Şubat 2013 Pazartesi

karışık aklıma gelenler



Çok şükür Naz atlatdı sayılır hastalığı, burun akıntısı az birazda öksürük kaldı. Ama eski hareketli haline döndü. O emekleyip, etrafa gülücük saçtıkça hepimizin yüzü gülüyor. Meleğim bir daha hasta olmasın diye herkesin ağzında dualar, çok şükür yarabbim diye mırıldanmalar oluyor. Evimizin neşesi geri geldi. Şimdi ateş, diş ve bronşitimizi atlattık tekrar trombosite yoğunlaşıcaz. Çarşamba günü karın ultrasonu çekilip , kan verecek kuzucuğum. Allahım lütfen iyi çıksın sonuçlar.


Ben izinliydim iş yerinden 1 hafta 13 ocak itibari ile. Güzel başlamıştı dediğim gibi tatilimiz.. Kuzucuk babasıyla danslar etti


Neşeli, güle oynaya koşturdu evde sanırım evde olmamdan o da çok mutluydu.
Sonrası biraz üzdü elimizde buhar makinesi 15 gün böyle geçti. Bazen ağladı , bazen kendi tuttu makineyi
Hastayken yeni uyku şeklimiz vardı. 1 hafta boyunca genelde hep uyudu, hiç bir şey yemedi. Sadece biraz süt ,su, kraker, bisküvi ile beslendi sayılır ve kilo kaybetti tabi . O süzüldükçe hepimizin morali bozuldu.

Ama işte en sonunda bir gün sabah bize yine kocaman güldü kuzucuğum.
Hastalıkla birlikte bazı huylarımız değişti. Çoğu değişti desek daha doğru olur sanki.
İlk olarak uykuya geçiş şeklimiz değişti. Eskiden yanına yatmak yeterdi o bir sağa bir sola döne döne uyurdu yanımızda ama artık ayakda sallanmak istiyor. Hatta ee ee diyerek kafasını sallıyor, ayağında salla beni demek istiyor.
Yemek alışkanlıklarımız tamamen değişti. Hazırladığımız kendi kahvaltısını yemek istemiyor. Sofrada bizim yumurtaya salça oluyor. Bizimle sofraya oturuyor eline ne geçirirse çatal, kaşık  yemeklerin içine daldırıyor, her yer yemek. Makarnayı veriyorum bıcık bıcık elleriyle yiyor. Uzun uzun uğraşıyor ama çatala asla makarnayı batıramıyor. Sıkıntıya , zorluya hiç gelemiyor ıh ıhh hemen yardım istiyor. Ben batırıyorum çatala olmadı elleri ile dalıyor :)Yeterki yesin bir iki lokma diye karışmıyorum zira bu son hastalıkdan sonra porsiyonlarımız iyiden küçüldü. Çok az yiyor.
Hasta olmadan önce çok güzel bir düzene girmişti kuzucuğum. Sabah 9 da kaldıp kahvaltısını yapıyor, öğle sebze yemeği, yoğurt yiyor, öğleden sonra uyanınca meyve yada kek, börek ne varsa. Akşam çorbasını, yatarken  muhallebisini yiyip 5 öğün yemeklerini bitiriyordu Maşallah demedim ama çok mutluydum o dönem 15 gün falan sürmüştü. İçden içe çok seviniyordum yemeklerini bitiyor düzenli besleniyor diye sanırım nazar değdirdim çocuğuma. Hastalandıkdan sonra ne 5 defası! 2 defa yese seviniyorum artık, umarım tekrar düzene girer :(
Sürekli bizim kucağımızda bizim kucağımıza gelmek ve gezmek istiyor. Üstünü değiştiriyorum bezini alıyorum pijamalarını giydiriyorum bana baş baş yapıyor. 'Gezmeye mi gidiyoruz' demek istiyor o kocaman meraklı gözlerini açarak. 'Hayır annecim ' diyorum 'bu saatde gezmemi olur, yatıyoruz uyku saati' diyorum ama gülüyorum bir yandan haline :)
Bonyoya giren kim varsa hemen arkasından Naz gidiyor. Radar takmış gibi asla kaçırmıyor sürekli takip ediyor kim ne yapıyor nereye gidiyor.
Mutfak da alt dolapları ve çekmeceleri açtığımızı görürse hop Naz hemen yanı başında bitiyor eline çokdan dolapdan birşey almış vaziyetde.
Naz hayır yapma dediğimiz de çok hoşuna gidiyor ha haaaa diye gülerek aynı şeyi daha bir hırsla yapmaya devam ediyor ama kendi haline bırakıp gözünü de tehlikelere karşı üzerinde tutarsan bir süre sonra o tehlikeli şeyden sıkılıyor yapmayı bırakıyor. Örneğin tv ye beş parmağıyla ve avcuyla vurmak ve sallamak gibi. Bazen ilk defa karıştırdığı, incelediği şeyle uğraşıyorsa dönüp bakmıyor bile 'Naz, Nazzzz' diyorum, bana bakmadan 'ıhh' diyor,'ne oldu anne?' demek istiyor:)Konuşmadan anlaşıyoruz.
Kocaman açıyor ağzını, hepi topu 8-10 diş 4 tanesi henüz pirinç kadar, hepsini gösterek bir iştahla ha haha hhaaa diye bağırarak gülüyor ki bunu yapmaya da hastalıkdan sonra daha yeni başladı.
Dayısıyla yaptığı oyunlar, benimle yaptığı , babasıyla , dedesiyle yaptığı oyunlar farklı. Herkesle farklı şeyler oynuyor ve görür görmez o oyunlaro oynamamızı istiyor. Benimle kucağıma gelip etrafımızda dönmemizi istiyor, bu oyunun adı GIN GIN. Gın gın diyor anlıyorum ki dönmek istiyor. Gözlerimi bir sağa bir sola döndürmemi istiyor. O da parmağıyla gözlerimi yakalamaya çalışıyor zira ama resmen oyuyor gözümü. Bunuda yapmamı istediği zaman kafasını sağa sola çevirerek anlatıyor gözlerini çeviremediği için. Anlıyorum ki göz çevirme oyunu istiyor. Dayısıyla telefon oynuyorlar hemen kuruluyor kucağına ' ıh ıh' diyerek pantolonun cebini gösteriyor. Çıkar telefonunu demek istiyor. Çıkartıyor ama 'ıh ıh' dayısına veriyor. Aç şarkı dinleyelim diyor. Şarkıda açılıyor hopp el çırpmaya başlıyor.
Her dediğimizi anlıyor, cevap veremiyor. Koş Naz biri gelmiş de hemen kapıya, Naz mama istiyormusun diyorum 'mah mpah mah' diyor yani istiyorum :) Uyuyalım mı Naz yatak odasına doğru gidip ee ee ee diyor.
Sürekli bizi taklit ediyor. Çıkardığımız seslerin aynısını yapıyor ama kelimeleri söyleyemiyor.
Ses çıkartıyor henüz :)
Herşeyi ağlayarak istiyor.Hastalıdan sonra ağlama şeklide değişdi. Emm, eeem diye ağzı kapalı ağlıyor. O ağladıkça biz gülüyoruz çünkü çok güzel çok komik ağlıyor EMM EMMMM diye ağlama sesimi olur? :)  Bazen gerçekden gözyaşları oluyor bazen sırf istediği olsun diye gözyaşı bile olmadan ağlama krizine giriyor.
En kötü değişikliğimizden biride banyo da ağlıyor olması, kaçıyor, ağlıyor ve bitine kadar susmuyor. 13 ocak dan bu yana bu şekilde yıkanıyoruz, yani ağlaya ağlaya. 13 ay boyunca bonyoda hiç sesi çıkmayan hatta suyu çok seviyor dediğim meleğim artık sudan nefret ediyor :(
Ve annesinede bu ara bir tembellik geldiğinden dolayı daha doğrusu nazın ve benim (ki benimki hala bitmedi) hastalıklarımız beni biraz yordu, yıprattı, bu anlattığım hiç bir olayı kayıt altına alamadım hatta fotoğraf bile çekemedim.
Sanki daha bir olgunlaştı gibi geliyor bana ama tabi yine de çocuk ve çok hareketli.
Biz 14.ayımızı hastalıkla, yeni dişlerimizle, yeni huylarımızla, yeni alışkanlık ve oyunlarımızda geçirdik, kocaman gülüşümüzle bitiriyoruz
Sevgiler