NAZ büyüyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Third Birthday tickers

5 Aralık 2014 Cuma

Kreş günlerimiz

Naz' lı kuzum 27 ekim tarihi itibariyle kreşe başladı. Henüz tam gün göndermiyorum. Sabah ben işe giderken 9 doğru bırakıyorum, öğlende 12,30 da annem alıyor. Alıştırma olsun bakış açısı değişsin ve sosyal ortama ihtiyaç duyduğundan kreş bizim için gerekliydi. Ben sürekli çalışdığımdan fazla etkinlikte bulunamıyor ve ona yeterli olmadığımı düşünüyordum. Bu yüzden kreş bizim çok çok iyi oldu. Kreş seçme şansım pek yoktu.Evimize en yakın olanı tercih ettik çünkü annemin öğlen alması kolay olması bizim için çok önemliydi. Şimdilik bir şikayetim yok kreşden ve tam gün göndermediğim için oyun gibi geliyor henüz hepimize. Zaten amacımda buydu. Diğer on numara olan kreşler çok uzakda ve henüz servislere binmesi benim için hiç uygun değil daha 3 yaşında. Servislerdeki hosteslere bile güvenemem. Bu sebeplerden dolayı kreşimizden memnunum. Naz öğretmenini çok seviyor. Bende kendisine çok ısındım. Umarım bu kışı böyle sorunsuz atlatırız. Ama herşey böyle güllük gülistanlık başlamadı tabiki :)
Naz 1 hafta güle oynaya okula gitti. 2. hafta aman Allahım dedim ki bu çocuğa büyük kötülük yapıyorum herhalde! ne ağlamak, ne ağlamak. Her gün sabah bıkmadan ben okula gitmek istemiyorum diye ağladı. Ben sakin olmaya çalıştım ama o ağlama krizlerine ne kadar sakin kalınabilirse ancak o kadar anlayışlı oldum.Pes edip benimde ağladığım çok oldu. Dudağımda kocaman uçuklar çıktı, 3 kilo verdim ama yılmadan her sabah götürdüm. kreşin kapısına kadar kıyametler kopuyor, kapıda hiç arkasına bakmadan içeri giriyor ve en uslu öğrencimiz diye bahsediliyor Naz' dan. Ama bu haksızlık evde bana yapmadığını bırakmadı. 1 hafta kesintisiz herşeye ama herşeye ağladı. 2.  hafta ağlamalar biraz daha azaldı. Şimdi çok daha iyiyiz çok şükür :)
Bu arada okula başlar başlamaz boğulur gibi bir öksürük musallat oldu başımıza. O ne öksürmek. Bu defa başka bir doktora gittik. Çünkü bizim doktorumuz hastanede değil kendi özel muayenesinde bakıyor. Ordan testleri yaptırmak için başka hastaneye git gel zor olur diye burda başka bir özel hastaneye götürdüm Nazı ve ne iyi yapmışım çünkü götürdüğüm doktorun uzmanlık alanı çocuk alerjisiymiş ve Naz da yüksek derecede alerji çıktı. Şıp diye çözüme ulaştık. Geceleri yatarkenaldığı ufak bir tablet ilaçla artık hiç öksürmüyor. Ama en kısa zamanda alerji testi yaptırıp neye karşı bu kadar alerjisi var bulmak gerekiyor.
Evet çok zormuş okula ilk başlatmak. Çok vicdan azabı çektim.Naz çok ağladı, bende çok ağladım ama değdi, bitti gitti o günler. Tavsiyem sabırlı ve kararlı olmak ve onlar için iyi bir şey yaptığımıza önce kendimiz inanmak sonrada çocuğumuzu inandırmak.

Herkese güzel, huzurlu günler
Sevgiler

18 Ekim 2014 Cumartesi

Biz geldik, yazmaya devam

Başlığı koyar koymaz heyecanlandım, o yazsam mı yazmasam mı kararsızlığını atıverdim üzerimden. Evet yine uzun zaman geçti. Kendi kendime uzun zamandır yazmıyorum artık bırakayım gitsin diye düşünürken aaa baktım uygulamaya koymuşum bu düşünceyi ve yazmıyorum gerçekden. Ama benim anlatmak istediğim paylaşmak istediğim çok şey var ve büyük bir kararlılıkla tekrar oturdum bilgisayar karşısına.

En son temmuzda naz ın  31 aylık anılarından bahsetmişim Naz şimdi tam 34 aylık. Şu anki haliyle temmuzda yazdığım yazı arasında büyük fark var.

Naz artık bebek değil bir çocuk olarak aramızda yerini aldı. Gayet düzgün cümleler kurup bazen arkadaş bazen kızım bazen annem tavırlarında az şımarık az anlayışlı az komik az içten ve samimi az meraklı , hepsini tek bir yerde toplamışsın gibi çok sevimli bir çocuk kendisi. Bazen ağlamaları ve tutturmaları olmasa çocuk olduğunu unutacağız, o denli yani :)

Naz istersen onu buraya koyalım, Naz istersen şunu şöyle yapalım dediğimde peki annecim sen nasıl istersen diyen benimde hayretle baktığım renkli bir kişilik zatı prenses. Artık büyük abla oldum edalarında kendinden küçüklere birşeyler öğretmeye çalışıyor, genelde uyumlu ama biraz hakim olmak istiyor herşeye. Durumu anlamadan, konuya tam olarak hakim olmadan birşey yapmak istemiyor. Evet yaşı gereği çok ama çok soru soruyor ve biraz da fazlasıyla meraklı. Mantığının alacağı şekilde inandıramazsan yandın.

Biraz fazlasıyla rahat, çok konuştuğu için yemeğini bile bitiremiyor, konuşmakdan soru sormakdan zamanında hiç bir işi bitiremiyor. Düzensiz hayatımıza bu ara yön verme çabasındayız. Kurallara ve rutinlere alıştırmaya çalışıyorum ama Naz pek kalıba girmeyi istemiyor tabi bunda gündüz ananenin bakması ve her istediğini yapması büyük rol oynuyor. Bu konuda şöyle bir çözüm buldum haftaya kreşe başlamayı düşünüyorum. Düşünmekle kalmadım gittim, görüştüm çarşambaya randevulaştık ve Naz ın kreş denemesi başlayacak. Bakalım merakla bekliyorum, önce kendimde büyük bir kararlılık oluşturmam lazım. Kreşe başlama zamanı geciktikçe aman ananesiyle mutlu, aman işte bir şekilde büyüyor, aman okula giderse hergün uyanamaz zaten, aman okulda sürekli hastalanır düşünceleri beynimi kemiriyor. O yüzden biran önce başlaması ve benimde Naz ında alışması gerekiyor. İnşallah iyi olur herşey güzel meleğim için. Durum fenalaşmaya başladığı için kreşi hızlandırdım yoksa bu kış için kreş düşünmüyordum ama naz fazlasıyla bana ve ananesine sarmaya başlamıştı, çünkü arkadaş istiyor, arkadaş olmayınca bizimle olmak istiyor. Beni hiç bir arkadaşımla konuşturtmuyor. her gece her birlikte olduğumuzda oyun oynamak istiyor, uyku ve yemek düzensizliği almış başını gidiyor, ve bunlar Naz ın gelişimini etkiliyordu. Senin için iyi olacak inşallah meleğim, annene güven :)

İşte böyle blogcanlar fazlasıyla yoğun bir yaz geçirdim kendi adıma, yorgunlukdan bittim dediğim çok ama çok gün oldu. İşler yaz aylarında müthiş yoğun, uzun çalışma saatleri, evde Naz la ilgilen derken hiç ama hiç vaktim yoktu yazmak için. Artık kışı yazarak geçireceğim eminim ve kararlıyım :)

Sevgiler




12 Temmuz 2014 Cumartesi

Naz' la 31. ayımız ve yaz modumuz...

Biz günlerimizi yine çok yoğun geçirmeye başladık. Akşam gezmeleri, dondurma ve park sefası, pazargünleri deniz organizasyonu derken günler hızla geçiyor.
Naz  31 aylık oldu. Kendi deyimiyle abla oldum ben diyor, çok yemek yedim büyüdüm diye hava atıyor ama nerde keşke yese :)
Hiç ama hiç susmuyor, asla kimseyle konuşmama izin vermiyor. Her sorusunun cevabını istiyor, ikna olmazsa tekrar tekrar soruyor. Neden anne, niçin , nasıl hiç ama hiç bitmiyor. Soru - cevap oynuyoruz.
Annanesinde otururken birden anne sıkıldım ben burdan hadi kendi evimize gidelim diyor. Bak anne izle şimdi babaannemin ödünü nasıl patlatıcam deyip kıs kıs gülüyor. Hayır anne hiç yaramazlık yapmadım ananeme diyor hergün. Uyumadığı geceler benim stres olduğumu anlıyor kızdın mı anne diye soruyor, bende hayır kızım ama üzüldüm biraz diyorum. O da bana üzülme anne ben yanındayım birazdan uyurum zaten diye cevap veriyor :) Annecim bir tane domanda (dondurma) alabilirmisin? diye soruyor hergün. Bakın ben yemeğimi bitirdim çünkü ben bilim adamıyım diyor. Yani bizi bitiriyor konuşmaları, cevapları .
Yemek ve uyku problemimiz hiç bir zaman düzene girmedi ve girmeyecek hala aynı . Az yiyor, çok zor uyuyor ve çok zor uyanıyor.
Yine zor bir ay geçirdik çünkü Naz son 15-20 gündür ne benden nede babasından ayrılmak istemiyor. Tabi bu da bir süreç alışıyor zamanla ama çok eziyet etti bir dönem.
Artık herşeyime ortak. Makyaj çantam Naz' ın en sevdiği oyuncak. Genelde saklıyorum ama bazen bir fırsatını buluyor. Geçen gün yine eline geçirmiş ve kapatıcıyı ruj diye sürmüş görünce çok güldüm. Bir de demez mi makyajımı yaptım anne ben işe gidiyorum şimdi görüşürüz diye işte o zaman ısırmamak için zor tutdum kendimi

Ayakkabılarıma bayılıyor , hergün işden gelince inceliyor beni sen ne giydin anne. Benimle aynı renk ve aynı şeyleri giymek istiyor. Çok fırlama oldu çok.
Günler hızlı geçerken Naz babası ve ananesi ile 2 günlüğüne İzmire gitti bizde arkadaşımla Bodrumun tadını çıkardık.


Babalı kızlı bir muhabbet bu ara hiç ayrılmıyorlar. Baba seni en çok seviyorum diye bağırıyor her yerde bu ara.

Söz konusu çarpışan arab aolunca büyük keyif alıyoruz.



Fıstığım halleri bir bitirim. Büyümüşde küçülmüş.
 
Son olarak da evimizin terasında her akşam yenilen yemek, içelen türk kahvesi ve bu manzara dinlendirir bizi
Bizden yaz görüntüleri bu kadar
Herkese sevgiler


23 Haziran 2014 Pazartesi

Pazar günlerimiz..

Deniz sezonumuzu açtık geçen hafta babalar günüydü ama babamız çalışmak zorundaydı bizde kızımla öğleden sonra attık kendimizi denize. Simidine oturup deniz de çok eğlendik ana-kız. Mısır yedik oturduk, kova-kürek oynadık . Ama Naz sürekli anne kovaya su doldurup gelirmisin deyince ve bunun sonu gelmeyince Naz başka bişey oynayalım dedim :) Eğlenceli başbaşa güzel bir gün geçirdik ama dayanamadı dönüşde eve varmadan uyudu kaldı kuzucuğum
 

Bu pazar yani dün yine yalnızdık kuzucuğumla. Denize gitmek biraz yorgunluk geldi, üşendim, bende kuzenime gittim kocaman bir bahçede oturuyor kuzenim içinde ağaçlar, meyveler, hayvanlar doğal bir yer. Çocuklarla birlikte attım Naz' ı çamurların içine biraz garip geldi , yok ayağım yok elim pislendi derken alıştı. çamurdan pastalar, evler yaptılar, kediyle oynadılar, dalından armut yediler. Bende kuzenimle hasret giderdim çünkü uzun zamandır oturamamıştık. Çaylarımızı, kahvelerimizi ceviz ağacının gölgesinde içmek çok zevkliydi. En kısa zamanda tekrar gitmek arzusuyla geri döndük eve. Kuzucuk hemen banyo yaptı ve yatağa gitti. Bu sabah işe gelirken arkamdan çok ağladı :( Sanırım naz benim çalışıyor olmama asla alışamayacak :( 

16 Haziran 2014 Pazartesi

2,5 yaşındayız



Artık tam 2,5 yaşında 30 aylık bıcır bıcır bir Naz var karşımızda. Bazen yaşından büyük söylediği cümlerle,bazen çığlıklıkları, ağlamalarıyla, bazen laf anlamayan tutdurmalarıyla sabrımızı zorlasa da çok mu çok sevimli, çok tatlı bir dönemdeyiz sanırım. Hiç susmuyor diyebilirim. Uykusunda bile dönüp cevap verip tekrar uykuya dalıyor. 
Hayatına giren her yeni şey, gördüğü, duyduğu herşey çok ama çok ilgisini çekiyor ama biraz ayran gönüllü çok ilgi duyduğu şeyden buz gibi soğuyabiliyor. 
Sürekli anne şimdi napacağız diye soruyor. Herşeye neden anne, niçin anne diye soruyor. Bazen tıkanıyorum ama çocuk diliyle anlatmaya çalışıyorum. Adını, soyadını ve yaşını söyleyebiliyor. Bazı şekilleri örneğin yuvarlak ve üçgen her yerde bulmaya çalışıyor. 
Oyuncaklarla hala pek ilgisi yok sadece bir arkadaşı gelirse oynuyor ve tabiki paylaşamıyor. Ben eğer bir oyun kurarsam o zaman eşlik ediyor. Hala dışarda olmayı, parka gitmeyi oyuncaklara tercih ediyor. Yani sosyalleşmeyi seviyor ama sende anne diyor yani beraber. Bazen 1 saat dışarda kalsa yetiyor bazen hiç eve dönmek istemiyor. Ruh haline göre ayarlamaya çalışıyoruz. 

 Benim yemeğim bitince afeyin anne. Alkışş diyor. Ama kendisi asla yemeğini bitirmiyor. Bu ara büyüme sütüne bahane buluyor iki yudum alıp bahaneler uyduruyor içmemek için, yok sıcak, biberon akmıyor, anladım ki içmek istemiyor. Sanırım inek sütü denicem artık ve günde bir defa vericem. şimdiye kadar günde 2 biberon içiyordu sanırım artık sıkıldı. Herşeyden mutlaka bir yada 2 lokma yiyor ama 5-6 lokmayı  geçmiyor bir öğünde yediği. Çok üzülüyorum.
 Tuvalet işi biraz uzun bir mesele şu anda kısaca bahsetmek istiyorum. Yok asla söylemek istemiyor. henüz başaramadık. Geceleri uykuda baş parmağını emmeye devam ediyor ve parmak artık nasır tutdu diyebilirim, bundan vazgeçirmek için arayışlara girdim. Uykuya dalmak için burun oynama alışkanlığına son sürat devam ediyor.
Hala çok temkinli, ürkek ve korkak. Ama çok yürekli, merhametli, metanetli ve nazlı.
Çok sıcakkanlı, anlaşamadığı kimse yok diyebiliriz. Babasına aşık ama annesiz olmaz diyen çocuklardan :)

15 Mayıs 2014 Perşembe

Buralardayız :)

Yine uzun bir ara oldu, monoton ve hızlı akan hayata esir oluyorum malesef. İş yerinde sezon açıldı artık daha yoğun çalışıyoruz. Akşam 7 de çıkıyorum. Eve atar atmaz kendimi Naz la hem keyifli, hem hızlı, hemde biraz yorucu geçiyor. Bütün gün bizi çok özleyen kuzucuk akşamları yapmadığını bırakmıyor. İstekleri bitmiyor ve anında olmasını istiyor. Daha istemeye başlarken ağlıyor. Annecim ağlamadan söyle ben zaten yapacağım diyorum ama nafile. Zorlanıyoruz, o da , biz de...
Bu arada evde köklü bir değişiklik yapıyorum. Naz' a oda hazırlıyorum. Yatak odalarında yer yerinden oynadı. Akşamdan akşama fırsat buldukça yaptığım temizlik ve toparlama işlemleri henüz hala bitmedi. bu arada bahar temizliği adı altında evde temizlenmedik delik, yıkanmadık birşey bırakmıyorum. Çok zorlandım ama sonunda güzel olacak.
Naz ın odasında bir kaç eksik var. Dün akşam ilk defa ayrı odada kendi yatağında uyudu. Çok tedirgindim ama sabah 7 ye kadar hiç sesi çıkmadı. 7 de büyük bir ağlama ile al beni dedi :) Sanırım alışacak.
Günler böyle akıp geçerken Naz da büyük değişimler sözkonusu. Büyümüş de küçülmüş küçük bir papağan var artık evimizde. Artık 29 aylık ve herşeyi rahatlıkla konuşuyor. Kendi yemeğini kendisi yemek istiyor. bazen çatal-kaşık la bazen elleriyle ama hiç bir zaman tabağını bitirmiyor. İştahsızlık her zaman ki gibi hat safhada. Bazen tüm gün doğru dürüst birşey yemediği oluyor. Bende akşam 8,40 gibi başlayan çizgi film  dora yı izlerken ne istersem yediriyorum :)
Sağlık ocağına son gittiğimizde 89cm / 11,5 kg çıktı. Ortalamalara göre kilo biraz az.
                              Ağlama krizleri pek bitti sayılmaz ama şiddeti azaldı diyebiliriz.
Artık bıcır bıcır susmayan bir Naz oldu karşımızda. Herşeye neden, niye, niçin diye soruyor, gerçekden  zormuş bazen hepsine yanıt bulunmuyor.
Hapşırıyorum ,çok yaşa anne diyor Geceleri ben onu değil o beni pışpışlıyor ve uyuşunda büyüşün menim kıjım okullara gitşin menim kıjım diye ninni söylüyor. Yemeğini yediğinde bazen ananesine eline şağlık diyor. Anneler gününde günün kutlu olsun annecim diye yanaklarımı öptü. Ötesi yok bence , bu bile yeter :)
Henüz hala annemlerle yakın oturmamımızın sıkıntısı devam ediyor. Aşağı iniyoruz, ananemle dedem de gelsin krizi, annemlere yukarı çıkıyoruz, evimize gidelim krizi devam ediyor. Şımarıklığı söylemeye gerek yok. Kimsenin canı yansın istemiyor, çok duygusal , yaşına göre oldukça anlayışlıda bir çocuk, bazen şaşırtıyor beni.
Hala evle değil, dışarıyla alakası çok. Hep Gezmek , koşmak, parka gitmek, incelemek, keşfetmek istiyor.
 Atları ziyarete gittik midilli atlarına bindiririm diye düşünmüştüm ama onlar da yokmuş. Büyük atlardan ve seslerinden oldukça korktu ama yaklaşmakdan geri kalmadı :)

Bazen akşamları çizgi film izliyoruz, bazen KOŞMAK oynuyoruz, bazen de müzik söylüyoruz.
Ama asla oyuncaklara binmek ve parklardan vazgeçemiyoruz.

 Bodruma bahar geldi hatta denize girenler çoğunluk da :) Nasıl bir yaz bekliyor bizi bilmiyorum.Ben yaz aylarını sevmiyorum ama Naz için biran önce gelsin ve pazar günleri denize gidelim istiyorum. Naz için çok güzel bir aktivite, şimdiden dilinden düşürmüyor.
Hayat böyle akarken bende çoğu zaman yorgun, bazen isyan da, bazen bezmiş, bazen çok mutlu ve umutlu oluyorum. Bu dengesiz ruh halimin aksine günler de bir o kadar monoton geçiyor.
Şimdilik bu kadar
Sevgiler

31 Mart 2014 Pazartesi

MİM.. MİM.. MİM


Canım arkadaşım blogger Ece İnce mim göndermiş Zevkle cevapladım. Mim için teşekkür ederim kendisine

NEDEN BLOG ADIN
Kızıma canıma adanmış bir blog. Anılarımızı, gelişimini, büyümesini not almak istediğim bir günlük derken, kendi duygularımıda ekleyip mektuplar halinde blog yazmaya karar verdim. O yüzden annendenmektubunvar. Evet biraz uzun :)

HAYAT FELSEFENİ BELİRLEYEN SÖZ
İki şey korkutur beni boş zaman ve hatamı telafi edememek. O yüzden şu iki söz benim felsefem olabilir.
-Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider.
-Boş zaman yoktur ,boşa geçen zaman vardır.

KENDİNLE İLGİLİ 3 DOĞRU 1 YANLIŞ
-Çabuk sinirleniyorum. Saman alevi gibiyim o anda sinirlenir , bağırır  ve malesef en son söylenmesi gerekeni en önce söyler, sonrada hemen sinirim geçer unuturum.
-Yüremeyi asla sevmiyorum. Ayağımda yarım düz tabanlık var. Zaten çok yürüsem hemen ağrımaya başlar tabanlarım. Hem ayaklarım yüzünden hem de sevmiyorum işte :)
-Asla aklımda iyi ya da kötü bir şey tutamıyorum :) Çoğu zaman arkadaşlarımın verdiği sırları bile unuturum. Bazen söz verdiğim şeyi arkamı döndüğüm anda bile unutabilirim.
-Duygusallıkmı? hassasiyet mi bilmem ama milli maçlarda kazandığımızda, Atatürk le ilgili dugusal bir sözde, haberleri izlerken, insanların mağdur olduğu dizi ya da filmler izlerken çok ağlarım..
Yanlış olan şey ise;
Esasında evim , eşim, çocuğum , işim herşeyim var çok şükür , bu yüzdende mutlu bir kişi olarak görünüyorum ama istediğim hayat , olmak istediğim yer ve başarı bu değil malesef...

İLK ANILARINIZ NEDİR? EN ÇOK HANGİ YAŞA KADAR İNEBİLİYORUZ
Ben kaç yaşında olduğumu bilmiyorum ama annem 3 yaşında olduğumu söylüyor. Sahne hiç gözlerim önünden gitmiyor. Annem, abim , ananem bir kaç günlüğüne İzmire akrabamızın düğününe gitmiş benide büyük teyzeme bırakmışlar. Ananemin upuzun, kocaman tarlası vardı biz hafif yukarda bulanan taş evdeydik. Aşağıdan eve doğru yürüyen annemle abimi görünce çok ama çok ağlamışdım. Asla unutmuyorum.

EN SEVDİĞİN ŞARKI
Sıla nın tüm şarkıları diyebilirim.

EN SEVDİĞİN ROMAN
Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

Bir arkadaşım önermişti. Aldım kitabı sayfaları çok az. Hemen bitiririm diye umutlandım. Önsözü, özeti, yazarın hayatını okudum . İlk sayfadan başladım ama gitmedi , gitmiyor 50. sayfaya zar zor geldim . Ara verdim. Devam ettim ama büyülendim kitaba. tekrar başdan okudum.

EN SEVDİĞİN ÇİZGİ FİLM KARAKTERİ
Tom&Jerry , Şirine ya bayılırdım.

ÇOCUKLUĞUNDA EN SEVDİĞİN OYUNCAĞIN
Bütün oyuncaklarım çok kıymetliydi. Şu yaştayım daha yeni dağıttık oyuncaklarımı. Birazını Naz' a ayırdım . Ama en sevdiğim fransa dan annemin arkadaşının getirdiği minik 2 bebek. 1 Kız 1 erkek di. Yedek kıyafetleri de vardı. Akşama kadar kıyafetlerini değiştirirdim.

ŞİMDİYE KADAR ALDIĞIN EN SEVDİĞİN HEDİYE
Hediye işi beni strese sokar, hiç bilemem karşımdaki beğenir mi beğenmez mi . O yüzden pek hediye işine girmem beğendiği birşeyi tesadüf söylemiş olursa onu gider alırım sevdiklerime. Ayrıca bende aynıyım beğenmezsem kullanmıyorum. O yüzden pek hediyeli bir ortam yaratmıyoruz. Fakat hediye olmasada eşimin aldığı samsung note 2 en sevdiğim hadiyem oldu benim için.

ODANDA SANA AİT OLAN EN SEVDİĞİN NESNE
Nesne değilde en çok yatak odamdaki nişleri seviyorum

EN SEVDİĞİN YEMEK
Tabiki köfte-patetes ikilisi .

EN SEVDİĞİN HAYVAN
Hayvanlara özel bir ilgim yok, sevmiyorum da diyebiliriz. Ama her zaman ördekleri çok sevmişimdir. Böyle gamsız gamsız bir o yana bir bu yana totoşlarını sallayarak yürümeleri çok hoşuma gidiyor.

AİLEN DIŞINDA ONSUZ YAPAMAM DEDİĞİN EN SEVDİĞİN KİŞİ
Eşim, kızım, annem, babam , abim hariç ahiretlik dediğim en yakın dostum Esinimsiz yapamam :)

İsteyen herkesi mimliyorum...

Sevgiler.
                                                                                                                                                                             

22 Mart 2014 Cumartesi

Naz büyüdükçe büyüyen ağlama krizleri

Herkeze merhaba. Uzun zaman oldu. Yazamadım uzun zaman yazmak içimden gelmedi, bitkin ve çok yorgun hissediyorum kendimi. İçim buruk, kalbim kırık ve yorgun çünkü çok üzülüyorum. Çünkü çare henüz bulamadım. Naz çok şiddetli ağlama krizleri geçirmeye başladı. Öyle böyle değil, susturmak , avutmak, istediği şeyi yapmak asla çare değil. Çoğu zaman neden ağladığını bilemiyoruz bile. Herşeye ağlıyor. Örneğin koltukda oturuyor, hadi Naz gidiyoruz deyip kucağıma alıyorum farkında olmadan . vay efendim kendi inip gelecekmiş yanıma avazı çıktığı kadar ağlıyor tekrar koltuğa bırakıyorum tamam in şimdi kendin diye , iniyor kendisi ama ağlama krizi yarım saat boyunca sürüyor. Bu gibi şeyler üst üste bütün gece boyunca devam ediyor. Sonu asla gelmiyor. Bütün gece boyunca ağlayan çocuk düşünün. Annem her dediğini hemen yapıyor ağlamasın yeter ki diye inanın ağlama krizleri başa çıkılır gibi değil. Sonuç çok bitkinim. Güzellikle yaklaştım anlattım olmuyor bağırdım kızdım olmuyor. asla isteklerinin sonu gelmiyor. Bütün gece asla beni oturtmuyor yerime sürekli koşucaz hoplayacağız ve ne derse yapacağız. Ama bazen benimde işlerim oluyor asla anlatamıyorum bazen empati kuramıyorum. O da, bende çok yıprandık artık bir doktora gitmenin zamanı geldi diye düşünüyorum en kısa zamanda.

Evimize gelen hiç bir arkadaşına oyuncaklarını vermiyor, onlara gidince de onların oyuncaklarına sahip çıkıyor. Ellerinden alamazsa ağlama krizi hazır kapıda. Kandırmak imkansız. Her geçen gün bugün krizler azalır umuduyla uyanıyorum ama tam tersi daha da fazlalaşıyor. Çaresiz ve umutsuzum .

Çok hareketli inanılmaz şeyler yapmak istiyor ve benide alet ediyor tehlike şeylere. anne tut beni burdan atlayacağım , tut beni tezgaha tırmanacağım, tutbeni masanın üstüne çıkacağım. Bunlarlada nasıl başa çıkacağımı da bilmiyorum.

Bu yüzden uzun zamandır yazamadım. Tatile çktık kızımla, güzel ve yorucu bir hafta geçirdik ve o günden beri her sabah kalkıyor ve beni işe göndermek istemiyor. Ardından krizler arttıkça üzüntümden blogları bile takip etmedim.

Ama bugün bir umut oluştu içimde arkadaşım tuba nın bu konu hakkında yazdığı bir yazı umut ışığı oldu bende umarım bizdede işe yazar güzel tubam. Yazı için tık tık

Bunun dışında artık Naz 27 aylık. Herşeyi konuşabiliyor diyebiliriz. Her cümlesinin sonu 'tamam mı anne' 'dimi anne' . O zaman çok cici tabiki :)  Renkler, tüm hayvanlar, doğa , araçlar, zıt şeyler hepsi tamam. Şekillerin isimlerini bilmesede şekilleri yuvasına yerleştirebiliyor. Sayıları henüz sırayla değil kafasınca sayıyor. Örneğin 'on , beş, iki, okuz(dokuz)'  Bu ara nick junior hastasıyız. En sevdiği Kaşif Dora . Yani biraz çizgi film sevmeye başladı. Kitaplardan ve masallardan hala pek hoşlanmıyor. Dinlemiyor. Resimlere bakıyoruz. Dışarda çok güzel vakit geçiriyoruz. Hiç sorun yok ama evde kabus yaşatıyor resmen bana. Parkda çok eğleniyor. Ama asla eğlendiği birşeyin sonu gelsin istemiyor. Dahada dahada diye tutturup en son yine ağlama krizine giriyor.

Bana kızdığın da 'git iş evine git, orda tık tık yap' diyor. İş evi derken benim ofisimi, tık tık derken bilgisayarımı kastediyor. Esasında konuşmasıyla birlikte çok eğlencili bol kahkahalı geçen günlerimiz bu krizlerle birden kabusa döndü. Gece uykusunda uyanıp ağlıyor, ağlıyor , ağlıyor ve hiç bir çabam onu sakinleştirmeye işe yaramıyor, zaten kucağıma gelip sakinleşmeyi reddiyor.

Bu ara benim makyaj ve benzeri bir çok eşyama ortak olmaya çalışıyor. Tabiki yasak ama eline geçirdiği anda (bazen yetişemiyorum) acısını çıkartıyor. Örneğin aşağıdaki gibi sonra gelmiş bana anne bak çok güzel oldum dimi? diyor

     Küçük akıl oyunları oynuyor benimle bazen. Bu ara beni en çok şaşırtan şeylerden biri de bu. bir gün biz balkondayken koşa koşa geldi. Dedesiyle içerde oturuyordu. Anne dedi dede godede(çikolata) yiyor. Bende? dedi. Hayır annecim sen yeme daha sonra ben sana vericem dedim. Amam (tamam) dedi, gitti. şaşırdım babam asla çikolata yemez. 2 dakika geçmedi babam geldi. Çikolata istiyor kızım Naz, izin vermişsin dedi. Dedesine gidip 'mene godede vey, anne izim veydi (bana çikolata ver, anne izin verdi)' demiş.  Çok şaşırdım , birazda güldüm :)

Çok uzun oldu ama son olarak da tatilimizden kısaca bahsetmek istiyorum. Naz la ilk defa uzun dolmuş ve otobüs tecrübesini yaşadık, ana kız başbaşa kalma fırsatını bulduk. Bir kaç gün evde geçirdik, sonra 2 gün muğlada arkadaşıma gittik,akyakaya ,ordan da 1 günlüğüne marmarise arkadaşıma geçtik. Ne yalan söyleyeyim çok yoruldum, bişey anladım mı derseniz olsun yine de güzeldi. Aşağıda tatilden resimlerimiz.

Şimdilik hoşcakalın








20 Şubat 2014 Perşembe

Huzur ve evrenden istekler...

Bu ara isteklerim hiç bitmiyor. En çok da huzur ve yalnızlık istiyorum. Hayatın karmaşasından, monotonluğundan , gürültü ve koşturmacasından biraz sıkılmış ve yıpranmış durumdayım.
Manevi olarak çok şey bekliyorum herkezden. Eşimden aşırı ilgi, kızımdan usluluk, annemden anlayış, babamdan nasihatsız cümleler... liste uzayıp gidiyor. Ama bendende kimse birşey beklemesin istiyorum  Sanırım biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım var. Çok karışmışım.
Bu pazar 1 haftalık izne çıkıyorum. Şu an plan yapmadım ama tek dileğim kızımla yalnız kalmak, yalnızlığın tadını çıkartıp huzur bulmak. Biraz bodrum da arkadaşımda kalmayı, biraz da yakın ama uzak mesafelerdeki arkadaşlarımı günübirlik ziyaret etmeyi planlıyorum ama Naz ile bu seyahatler kafamı dinlememe yardımcı olur mu bilmiyorum.
Herkesin umutları beklentileri amaçları vardır benim de var ama bazen tam hızımı almışken durup nefes almak istiyorum, mola vermek istiyorum, hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Hatta belki amaçlarımı rafa kaldırmak istiyorum. Sessizce çığlıklar atıyorum. Bazen dışa vuruyorum, sabrımı kendimi büyük sınavlardan geçiriyorum. Ama bu ara DUR sinyalleri veriyor ruhum.
Umarım biraz kafamı toplar, kızımla güzel vakit geçirir, birazda enerji depolamış olarak bu tatilden geri dönerim.
Evrene iyi dileklerimi, isteklerimi huzurla gönderiyorum, huzurla geri gelsin inşallah
Sevgiler

10 Şubat 2014 Pazartesi

Yedim büyüdüm büyük abla oldum



Naz bugün tam 26 aylık oldu inanın son 2 aydır hergün değişiyor birgünü birgününe tutmuyor. Bende bu hızlı akışa ayak uydurmaya çalışırken bloğumu ihmal ediyorum. Neyse sözü uzatmadan başlamak istiyorum.

Naz son 15 gündür konuşmayı çok hızlandırdı. Her duyduğunu tekrarlıyor. Ama şu an fiiller ön planda.
Didcem (gitcem) , datcam (yatıcam), deldim, dattım, numdum( yumdum ) . Biz bu ara çok eğleniyoruz anlayacağınız. O bir konuşuyor biz iki öpüyoruz. Ortamıza yatıp dakikalarca anlamlı anlamsız şeyler anlatıyor. Hergün yeni kelime bazen kelimeler öğreniyor. En çok kullandığı kelime 'kendim' . Herşeyi kendi yapmak istiyor yapamayınca ağlıyor ben yardım etmeye kalksam hayıyyy kendimmm diye ağlıyor. Ne yapacağımı bilmeden çaresiz izliyorum bazen onu :(

Geçen hafta diş çıkardı . Aman allahım resmen terör estirdi kuzucuğum. Ne huysuzdu ne kadar ağladı anlatamam. Şükür cumartesi normale dönmeye başladı fakat bu aylarda normal diye bir şey yokmuş.
Dişle birlikte iştahı kesilen Naz' a hergün yemeğini yedin mi diye sormaya başlayınca, eğer yemezsen büyüyemezsin dedikçe o da şöyle bir cevap bulmuş 'YEDİM BÜYÜDÜM BÜYÜK ABLA OLDUM'



Bu aralar renklerle, oyun hamurları, boyalar, kalemler, boyama kitaplarıyla meşgulüz. Henüz parmak boyası almadım kalem ve pastel boyalarla kitapları boyuyoruz diyemem karalıyoruz demek daha doğru olur. Renkleri öğrendi en sevdiği renk ise pembeymiş. Buldum buldum pembe buldum diye bağırıyor, her yerde pembeyi arıyor. Tırmıjı (kırmızı) , moy (mor) , şadı (sarı) , mami (mavi) liste uzuyor gidiyor.
Yukarıdaki resimde balonların içine çizdiği yuvarlak şeyler kalpmiş. Aşağıda çizdiği şey ise dondurma. Yuvarlak gibi olan dondurması, aşağı doğru inen üçgen ise külahı. Pek anlaşılır değil ama ben anlıyorum kızım anlıyor . yeter dimi ?

Bu sene hiç kış yaşamıyoruz desem yeridir. Harika, güneşli, sıcak günler geçiriyoruz. Havann güneşli olduğu her hafta sonu yürüyüşe deniz kenarına gitmeye çalışıyoruz. Naz da denize taş atmaya bayılıyor.


Hırçın, inatçı, sinirli ama bir o kadar sevimli kuzucukla günler hızlı ve anlamlı.
Şimdilik bu kadar
Sevgiler


22 Ocak 2014 Çarşamba

Naz konuşuyor


"YAŞASIN KAR YAĞIYOR"
Naz ile fotoğraf veya video çekmek biraz zor ama yine de ikna edip bu kadarını çekebildim.
Artık sürekli cümle kurmaya, yeni kelimeleri öğrenmeye uğraşıyor. Anlayacağınız Naz çok yoğun bu ara ve çok meraklı. Video nun sonunda da duyduğunuz gibi herşeye 'bu bu anne bu' diyor. Yani' bu ne anne'  demek istiyor. Hiç susmuyor anlaşılmaz bir sürü şey çin dili gibi anlatıyor ve anne bak diye zorla dinletiyor kendini.
Çizgifilm den duymuş çocuklar evden çıkıyor ve 'yaşasın kar yağıyor' diye karlara koşup kar topu oynuyorlar. Naz duyar duymaz başladı aynısını tekrarlamaya ve bizi inanılmaz güldürdü.
Naz, güzel kuzum benim ömrün su gibi olsun, her zaman böyle güzel anılarımız olsun
Sevgilerle

10 Ocak 2014 Cuma

prematüre bebeğim 25 aylıık oldu


Artık 2 yaşında diyoruz soranlara. Yaşı var kuzumun hemde 2. Ne mutlu bize.Çok şükür bu günlere.

Abla olduk biz artık herşeyi kendisi yapmak istiyor. Montunu, ayakkabalarını kendisi giymeye çalışıyor, yemeğini kendisi yemeğe uğraşıyor. Ama tabiki başardığı bir muğamma.Ben yardım ediyorum ve ayrıca elleriyle yemek yiyor. Çatal kaşık hakgetire. Biraz beceriksiz ve sakar olduğunu söyleyebiliriz. Kaç defa gösterdim ama ısrar etmiyorum bildiği gibi yesin yeterki yesin. Çok şükürler olsun bazı öğünleri iştahlah kendi kendine yer oldu bende rahat bir nefes alarak doyduğumu anlıyorum.

Park da ben peşinden ayrılmıyorum ama merdivenlerden kaydırağın başına kadar kendi başına çıkması artık abla olduğunu göstersede benim için hala minik kuzu. Ayrıca çok korkak ama yapacağından vazgeçmiyor. En büyük kaydırakdan kaymak istiyor kaydırağa oturana kadar korku gözlerinden belli oluyor minik minik korkak adımlarla geliyor ama yinede oraya çıkıp kaymakdan vazgeçmiyor.

Konuşmak için o kadar çaba sarfediyor ki bizi çok eğlendiriyor. Şimdiden belli normal konuşmaya başlasa asla susmayacak :)
Yürüyerek alışverişe gidiyoruz akşamları yürürken sürekli iki adım da bir duruyor 'anne bak' ellerini bir o yana bir buna sallaya sallaya bir şeyler anlatıyor ama asla anlamlı kelimeler değil. genelde ebü übü gibi şeyler.
Her akşam hadi anne 'kuti pensee' oynayalım diyor :)
Kalem tutabiliyor. Hadi anne 'Naş' yazalım :)
Hayvanlardan çok korkuyor.
Hala etrafı çok dikkatli takip ediyor ve kolay unutmuyor.
Hep sevgi yumağı olalım ve oyunlar oynayalım ,asla anne - baba benden başka kimseyle ilgilenmesin istiyor.
Belliki konuşmaya başlayınca annesine çok güzel bir arkadaş olacak. Şimdiden çok güzel sözümü dinliyor.(her zaman değil tabiki :)
 Çok değişimler var bu değişimlerle bizimde hayatımız hergün renkli. Allahım a çok şükürler olsun bu   günleri gördük 2 yaşından sonra fiziksel farkını göreceksiniz diyordu tüm doktorlarımız ve öylede oldu. maşallah demeliyim biraz iştahımız arttı.
Çok sıcak kanlı, şakacı, samimi, çok içli, acıma duygusu çok yüksek, merhametli, sabırsız, heyecanlı, sıkılgan, korkak, inanılmaz inatçı, sakar, hala çok temkinli, bazende çok cesaretli, söz dinleyen, yaramaz diyemem kısaca kişilik sahibi küçük bir cadı :)

İnsan inanamıyor prematüre bebeğim bize kafa tutuyor, bazen çok uyumlu olgunluk gösteriyor, kızacağımı anladığı zamanlar ben ağzımı açmadan 'amam anne' (tamam) diyor, o küçücük prematüre şimdi 85 cm küçücük bir insan oldu. Şükür seni bana verene kuzucuğum.

Biz yine monoton hayatımıza devam, sadece son zamanlarda yılbaşında gece eğlenmeye çıktık ve yine monoton hayatımıza devam etmekteyiz. İş ve ev arası , pazar günleri naz' a ayırdığım günler mevcut , anlatacak pekde bir şeyimiz yok yani.

Herkeze sevgiler